(59).jpeg)
.jpg)
Dünya Müzikleri Eşliğinde Herkesin Kitabını Okuyup Kahvesini Yudumlayabileceği Şirin Bir Kafe Hayaliyle Yola Çıkan Çift, Toptancı, Zabıta, Tesisatçı ve Stopaj Gerçeğiyle Karşı Karşıya
Bir yıl önce “biraz birikimleri”, ailelerinin desteği ve çektikleri krediyle Balkan ve Akdeniz ezgileri eşliğinde herkesin kitabını okuyup kahvesini yudumlayabileceği şirin bir kafe hayallerini gerçekleştirmek için yola çıkan Selin Gülse (25) ve Tansel Saygın (28), kendilerini hayal kırıklığına uğratan gerçekler hakkında konuştu. Her şeyin “Amelie tadında” gideceğini sanarak bu işe başladıklarını söyleyen genç çift, ilk şoku, işyerlerinin önünde hiltiyle kanalizasyon çalışmasına başlayan belediye işçilerini görünce yaşadıklarını anlattı.
Üniversite yıllarında gerçekleştirmeyi kafaya koydukları projelerini mezun olur olmaz hayata geçiren genç çift, kafelerinde düzenledikleri basın toplantısında hem dert yandı hem de “gittikleri yolun yol olmadığını” belirterek peşleri sıra gelen gençlere önemli uyarılarda bulundu.
"Ruhsat almaya çalışırken anlamalıydık"
Selin Gülse, aslında sürecin başından beri ters giden birşeyler olduğunu ama kendilerinin bunu bir türlü kabul etmek istemediğini itiraf ederek söze başlarken “Sırf belediyeden ruhsat almaya çalışırken bile içimi kötü bir his kaplamıştı. Hatta Tansel’le de paylaştım bu korkumu. Ben evimdeyken telefon faturamı yatırmış insan değilim. Hep babam yapar bu işleri. Orada bıyıklı , takım elbiseli bir adam ‘Yok üst kata çık şefe bunu imzalat; yok vezneye harç yatır; yok tabela bilmem nesi’ dedi durdu. Biz grafiker bir arkadaşımıza ahşap kabartma, böyle İrlanda pubları gibi bir tabela hazırlatmıştık. Sonrasında onun için vergi mergi ödeyeceğimizi, izin isteyeceğimizi öğrenmek hiç şık olmadı doğrusu” dedi.Benzer tedirginlikleri paylaştığını söyleyen Saygın ise “İlk gün sabahın 9’unda kafeyi açmaya geldim bir neşeyle… Bakın ilk gün daha… Bir sürü belediye işçisi bir patika havası verdiğimiz girişimizi şantiye alanına çevirmiş resmen. Hilti mi ne? Şu matkap gibi makineyle her yeri delik deşik etmişler. Tozdan, dumandan kafe, kafe olmaktan çıkıp mahalle fırınına dönmüş. Saygısızlık düpedüz bu. Haber verir insan” sözleriyle yaşadığı sıkıntılı süreci dile getirdi.
Konsept falan kalmadı
Öte yandan, özel bir üniversitenin halkla ilişkiler ve pazarlama bölümünden mezun olduğunu ve bu işin eğitimini de aldığını vurgulayan Gülse, “Bir içecek firmasıyla anlaşmaya vardık. Yirmi kasa getireceğini söyledi ilk partide. Aldık, fakat sonra ‘tabelanızda bizim logomuz olacak’ diye tutturdu. ‘Yahu kardeşim ben burada bir konsept oluşturuyorum. Senin logondaki o cartlak mavi bizim ahşap tabelada hiç olur mu? Renk uyumu diye bir şey var’ dedimse de dinletemedim. Sağ olsun Tansel sözleşmeyi okumadan imzalamış. Meğer ondan o kadar ucuza gelmiş o içecekler. Mecburen koyduk nal gibi logolarını” sözleriyle ilk kavgalarına da değinirken göz yaşlarına hakim olamadı.Bu noktada sinirlerine daha fazla hakim olamayarak söze giren Tansel Saygın ise “Ben nerden bileyim öyle bir madde olduğunu sözleşmede? Minik minik yazmışlar” derken, kızarkadaşını suçlayan ifadelerde bulundu: “Benim bir kabahatim yok. Selin’in çevre temizlik vergisi, bilmem ne harcını yatırmayı unutmasından sonra zabıtaya affetmeleri için nasıl dil döktüğümü bir ben biliyorum. Affetmedi tabii adamlar. İlk haftanın hasılatı olduğu gibi ceza makbuzuna gitti. Bunlar hiç konuşulmuyor nedense!”
Balkan ezgilerinden Ferhat Göçer’e
Sözlerinin ardından sigara molası için basın toplantısına kısa bir ara veren Saygın, dönüşte bir nebze sakinleşmiş olarak devam ettiği konuşmasında, okulla sokağın birbirini hiç tutmadığını ifade etti. “Bize üniversitede, işletme okurken, hedef kitlemizi iyi belirlememiz gerektiği söylenmişti. Biz de öyle yaptık. Üç ay boyunca böyle Çigan, Avrupai tarzda otantik müzikler çalan bir yerdik." diyen Saygın, sonrasında yaşanan değişimi de şu sözlerle anlattı:"Sonra bazı daimi müşterilerden ağır ağır sitemler, talepler geldi. Devamlı müşteri dedik kıramadık. Şimdi maşallah Ferhat Göçer’inden, Halil Sezai’sine hepsini çalıyoruz. Playlist'e bakmaya ben utanır oldum. Ne ambiyans, ne hedef kitle; hiçbir şey kalmadı ortada...”
“Müşteri yanında boru anahtarı istediler”
Kitap, dergi okuyan, laptop'ıyla, tabletiyle işine gücüne bakan ve bitki çaylarıyla kendine terapi yapan müşterilerinin yanında cep telefonuyla çırağını arayıp bağırarak boru anahtarı getirmesini isteyen muslukçudan sonra yıkımın eşiğine geldiklerini anlatan Gülse daha fazla konuşamayacağını söyleyerek basın toplantısını terk ederken, toplantıyı tek başına sürdüren Saygın, kendilerinin izinden gitmek isteyen gençlere önemli uyarılarda bulundu:“Gençler tercihlerinde dikkatli olsunlar. Hiçbir şey Amelie’deki gibi değil maalesef. Öyle buğday çuvalına el daldırma, herkesle pozitif elektrik vermek falan olmuyor. Yok öyle bir dünya. İki dükkan yan komşumuz tavuk dönerci, bir milyoncunun yanındakinden bahsediyorum, geçen 50 lira bozdurmaya geldi. ‘Yok abicim’ dedim. ‘Nasıl esnafsınız siz lan? Bugün bize, yarın size’ diyerek bastı küfrü. Biz de değiştik tabii onlarla beraber. Gitti kibar, müşterilerine hal hatır soran Tansel, geldi çevre esnafın kavgalarını ayıran, karşıdaki iddaa bayine el şakası yapan, dükkan önüne çay bardağıyla çıkıp geleni geçeni kesen Tansel...”
Toplantının sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Tansel, gelecek planlarıyla ilgili bir soruya karşılık, "en kısa sürede cafe'yi devretmeyi ya da 24 saat açık bir döner büfeye dönüştürmeyi düşünüyoruz. Aslında su işinde de güzel para var, bi bayilik alsan..." yanıtını verirken, birikmiş stopaj borcunun taksitlendirilmesiyle ilgili görüşmek üzere vergi dairesine gitmesi gerektiğini söyleyerek toplantıya son verdi.
(daldurdap Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta paylaş twitter'da paylaş Allah'a havale et
.jpeg)
.jpg)
