Zaytung.Com
Zaytung
Uzun uzun yaz
SİNEMA

Uzaylı İstilası Diye Başladık, Cuntaya Karşı Direniş Öyküsü Çıktı: The Eternaut

Zaytung Store Banner
-> Transferde üç majör isimle prensip anlaşmasına varan Fenerbahçe, konuşulan rakamlar karşısında prensip sahibi olmaktan vazgeçti...
-> İran’ın, İsrail’in saldırılarına karşılık vereceğini açıklamasının ardından Pakistan teyakkuza geçti…
-> İsrail'in İran'a yaptığı gece saldırısının ardından benzin zammına da zam geldi...
-> Radar cezalarına gelen tepkiler üzerine AKP'den yeni torba yasa: Cezalar iki katına çıkarılarak yarısı devlet tarafından karşılanacak...
-> 5 saat 29 dakika süren Roland Garros Erkekler Finali, Cannes Film Festivali'nde ayakta alkışlandı...
FOTOHABER

Formula 1 araçlarına radar cezası kesmek isteyen Hazine ve Maliye Bakanlığı, İstanbul Park'ın F1 takvimine dahil edilmesi için kolları sıvadı...

Ulaştırma Bakanlığı, Boğaz kıyısına konulacak radarlarla hız ihlali yapan gemilere ceza yazmaya hazırlanıyor...

VİDEOHABER

Ergenekon Kumpası'nda en azından önce toprağa silah gömüp sonra da kameralar önünde bulmayı beceren AKP'de performans kaybı sürüyor...

BLOG

Türklerin Bitmek Bilmeyen İngilizce Serüvenine Eşlik Etmeye Hazır mısınız? İşte Çeşit Çeşit İngilizce Öğrenme Platformları

ASTROLOJİ

KOÇ (21 Mart - 20 Nisan)

Bol bol düşünmeden karar alıp `Bu ne saçma bir karar ya! Kim aldı bunu?` diyeceğiniz bir yıl daha sizleri bekliyor sevgili Koçlar. Gerektiğinde suçu atabileceğiniz birkaç retro, güneş tutulması, ay solması ve asla hatanızı kabul etmeme yeteneğiniz sayesinde 2025`i de yüksek özgüvenle kapatmanız mümkün görünüyor... devam...

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Hay Allah, Canınız mı Çekti? İşte Size Birbirinden Keyifli Öykü Platformları...

Olimpiyat Oyunları için Paris'e Giden Milli Takım Kafilesi, Kaldıkları Otelin Yemek Dağıtım (Catering) İhalesini Alarak İlk Başarıya İmza Attı...

2024 Yaz Olimpiyatları için Paris'te bulunan Milli Takım kafilesi, kaldıkları 5 yıldızlı otelin yemek dağıtım (catering) ihalesini alarak henüz turnuvanın ilk gününde önemli bir başarıya imza attı... devamı...

N'olmuş n'olmuş?

Zaytung Zone

''Amaaan şimdi eve gidip kim yemek yapacak?'' şeklinde düşünen takipçilerimizi diğerlerinden bi tık daha fazla seviyoruz, dürüst olalım...

Popmundo: Maceralar

Erken Davranıp Kendi Ekonomisini Kendi Batıran Türkiye, İran-İsrail Savaşını En Rahat İzleyen Ülke...

İsrail'in 13 Haziran'da İran'a saldırmasıyla başlayan savaş nedeniyle küresel piyasalarda endişeli hava sürerken, erken davranarak 19 Mart darbesiyle kendi ekonomisini kendi batıran Türkiye gelişmeleri en rahat izleyen ülkelerin başında geliyor... devamı...

Ankara Kulisleri: Ekonomiye Katkısı Mehmet Şimşek'ten Fazla Olan Radar'ın İsmi Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Olarak Geçiyor...

Kurban Bayram öncesi otoyollara 30 kilometrede bir yerleştirilen radarlar ilk 2 gündeki tahsilat performanslarıyla başarılı bir sınav verirken, bir süredir görevden alınacağı söylentileri dolaşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in koltuğu için de en ciddi aday olarak öne çıkmaya başladılar...devamı...

Sinema

Daha (Hakan Günday yazıyor, Onur Saylak çekiyor, olan yine mülteciye oluyor), Deliha 2 (Gupse Özay, dişi Recep İvedik piyasasına oynuyor)

Haftanın bol salonlu gişe filmi Deliha, bildiğimiz gibi: Kaba ve saf tek bir karakter var, yamuk yumuk ağzıyla orta sınıf insanlara laf sokuyor, çevresindeki insanlar ise nasıl oluyorsa bundan daha salak ve bütün saf-temiz-salak insanlar birbirini çok seviyor. Haftanın izlenecek filmi Daha ise, "Ya keşke şu ünlüyle şu ünlü sevgili olsa" hayallerimize benziyor: Yeraltı edebiyatımızın önemli ismi Hakan Günday'ın romanını pek değerli oyuncu Onur Saylak çekiyor, bu ortaklıktan hayırlı bir iş çıkıyor.

O zaman, Daha'ya geçmeden önce, Hakan Günday ile Onur Saylak'ın ilk ortaklığı olan kısa filmlerini gösterelim, sonra Daha'yı yorumlayarak yazıya başlayalım. Uyar di mi hepimize?

 

Daha - 'Daha nasıl film yapalım biz size?' diyen Hakan Günday ve Onur Saylak ikilisi...

Özellikle Özcan Alper'in ilk filmi Sonbahar'dan ve en son filmi Rüzgarın Hatıraları'ndan bildiğimiz Onur Saylak yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metraj filmiyle karşımıza çıkıyor. Benim aklıma ise şu soru geliyor: Oyunculuktan yönetmenliğe geçenler bu işi setlerde mi öğreniyor? Oyunculuk yaparken çaktırmadan yönetmeni mi gözlüyor bunlar, başka oyuncuların sahnesinde sinsi sinsi yönetmenin arkasından monitöre bakıyor olabilirler mi? 

Hakan Günday'ın Daha isimli romanından esinleniliyor, senaryoyu Hakan Günday, Doğu Yaşar Akal, Onur Saylak beraber yazıyor. Ülke içinde ve dışında bir sürü ödül alan film, jüri jüri gezdikten sonra seyirci karşısına çıkıyor.


 

Ahmet Mümtaz Taylan neden hep şoför?

Kamyon şoförü Ahad (Ahmet Mümtaz Taylan) ve oğlu Gaza (Hayat van Eck) arasında geçiyor öykü. Taylan, yine direksiyon başına geçiyor, belli ki ağır vasıta ehliyeti olduğu için rolüne uygun bulunmuş. Kendisi bu sefer ilkesiz, iğrenç bir adamı canlandırıyor; bir insan kaçakçısını... Annesinden ayrı yaşayan oğlu Gaza da babasına benzememek için uğraşıyor ama çevresindeki dünya o kadar iğrenç ki, pek mümkün değil gibi...

Olay, bir Hakan Günday romanından esinlenildiği için oldukça karanlık, sert! Amaç, izleyicinin insanlığını sorgulatarak içini karartmak, kendinden tiksinmesini sağlamak, hatta, bak dinle dinle, bizi kendi karanlığımızla baş başa bırakmak...Bazı filmler de böyle işte; sen bilet parası verip filme girersin, o seni yerin dibine sokar. Azarını yer, başın önünde tıpış tıpış salondan çıkarsın...


Hakan Günday, sokaktan adam çevirip "Sen nasıl bir insansın koçum" diye sorarken...
 

Dahası:

Bilirsin ki en güzel filmler, kişisel sorunlarla toplumsal meseleleri bir şekilde birbirine bağlayanlar arasından çıkar. Bu film de öyle yapıyor; 14 yaşındaki Gaza’nın lise öncesi kendini bulma çabasıyla Suriyeli mülteciler sorununu birlikte düşündürüyor. Anlıyoruz ki dünyanın büyük meseleleri bunlar: Bir savaş, bir de lise sınavına girmiş olan ergenin hangi liseyi seçeceği sorunsalı...

Filmin en vurucu teması ise insanın hayatta kalmak için neler yapabileceği ve ahlak anlayışını nereye kadar arkasında bırabileceği... Filmden çıkınca bu soru zihnini ele geçiriyor, 'deniz kenarına oturup uzaklara bakarken derin düşünme pozu' vermek istiyorsun. Eskişehir’de deniz olmadığı için kaldırımda dikilmiş Ankara çevre yoluna bakarken ayıldım ben...


Kırk yılda bi deniz gören İç Anadolulu (temsili)...
 

Çocuğun soyadı niye van Eck? Mülteci mi o da?

Hepsi de tanıdık insanlar, başrolde zaten Ahmet Mümtaz Taylan var. Tecrübeli bir oyuncu olduğu için bu pis rolü de kıvırır diyoruz ama bir yerden sonra, belki de sinirlenmesine alışkın olmadığımız için, repliklerinin melodisi kulak tırmalıyor: “Sana bu şeyleri şu şeyleri yapma demedim mi LAN, BU ŞEYLERİ ŞU ŞEYLERİ YAPMA DEMEDİM Mİ” tarzındaki öfke replikleri ağzına oturmuyor. Hollandalı babadan, Ankaralı anneden olma Hayat van Eck ise karakterine çok güzel girmiş, 14'lük çocuğun travması, ikilemleri yüzünden okunabilmiş.

Tuba Büyüküstün de Arap hayranlarına kendisini fazla kaptırmış olmalı ki, bu durum eski eşi Onur Saylak'ın gözünden kaçmamış ve o da kendisine mülteci rolünü vermiş, aman inşallah kaderi benzemez! Büyüküstün'ün Arapçasını ilerlettiği ise gözlerden kaçmıyor, maşallah maşallah... 


- Yardımcı doçentlik durduk yere niye kaldırıldı lan? Post doktora da ne demek mk?!..
 


Bu taksi vurdurma sahnelerinde de hafiften öfkeleniyordu sanki bu abi ya...
 

'İlk filmden sonra bozdu' diyebilecek miyiz?

Daha, izleyen bünyelere çok şey katıyor. Başkarakter Ahad’ın tersten okunuşu olan Daha, 'daha fazla zaman - daha fazla insan', 'daha fazla zaman - daha başka insan' gibi anlamlara geliyor. Daha fazlasını isteyen insanlar, zaman geçtikçe daha başka olan insanlar... derken dış sesin de yardımıyla çeşit çeşit anlamlara varmak, "Heee" demek mümkün oluyor. Filmin - anlaşılması zor olmasa da - sindirilmesi için bir süre demlenmesi gerekiyor. Kimi yerlerine ancak bu sabah, "Heaee" diyebildim ben mesela.

Bu ilk filminden anlıyoruz ki Onur Saylak'ın çok iyi bir yönetmenlik gözü varmış, kendini iyi eğitmiş. Umarım kariyerinin devamında, Derviş Zaim’in Tabutta Rövaşata’sından sonra düştüğü hallere düşmez, güzel projelerle devam eder. Yolun açık olsun Yanık Efe diyelim ve kendisini yerine alalım.


Abimiz bakışlarıyla "Kestiiik" demeye çalışırken...

Puan: "Sen ilk yönetmensin, al cebine koy lazım olur" anlamında bir 90 

 

Deliha 2 - Gupse Özay'ın, ağzını yamultunca samimi olacağı düşüncesi...

2014 sonunda çıkan ilk filmden sonra, sanki ilk film çok bir şeymiş gibi, yenisi geldi. Gerçi ilk film buna göre biraz daha şeydi yine, en azından Cenk-Erdem'in Cenk Durmazel'i ve Leyla ile Mecnun'un ikinci nesil Leyla'larından Zeynep Çamcı gibi sempatik isimler vardı... İlk filmdeki kadronun çoğu gitmiş, az ünlü isimlerden klişe yan karakterler yaratılmış: Tontiş aşçı, gereksiz nezaket sahibi garson vs...

Yine Gupse Özay yazıyor ve aynı zamanda ilk yönetmenliğini yapıyor. BKM, bu Recep İvedik’in çocuk korumalı versiyonuna ve azıcık daha kadınlara hitap eden haline yürü ya kulum diyor. Yani BKM, Recep İvedik’i göğsünde yumuşatıp seyirciye doğru fırlatıyor.


 

Mahalle dizileri bitti, mahalle filmleri devam:

İlk filmde, saf, sakar ve sürekli oha diyen Deliha'nın âşık olmasını, normalde Gupse Özay'ın sevgilisi olan Barış Yarduç'un peşinden koşmasını gördüydük. Bu filmde ise Deliha'nın iş bulmaya çalışmasını ve girdiği bir restoranda tutunma çabasını izleyeceğiz. Gerisi işte, eski mahalle dizileri-filmleri kıvamında... Yalnız, bu noktada şunu söyleyeyim: Ben çocukluğu-ergenliği mahalle dizileriyle geçmiş biri olarak normalde bu mahalle öykülerine bayılırım. Süper Baba’yı, Mahallenin Muhtarları’nı, İkinci Bahar'ı, Ekmek Teknesi’ni koy önüme, Netflix’ten 3 bölüm art arda dizi izleyemeyen ben evden çıkmam, 10’ar 10’ar atarım ağzıma...


Sanki birilerini andırıyorlar ama... *


*

Yanan mahalle sıcak ortam yaratır mı?

Bu filmin de çok amatör bir şekilde kullanmaktan çekinmediği, mahalle dizi-filmlerinin de klişeleri vardır: Örneğin mahallenin kenetlenmesi için mutlaka bir dükkanda-evde yangın çıkması gerekir. Eski bir mekan, hareketli bir şarkı eşliğinde, mahalle dayanışmasıyla ve hızlı bir kurguyla (montaj sekans) düzene sokulur. Teyzeler yer silip çay yapar, erkekler duvarı sıvalar ve boyar ve de hepsi birden deli dürtmüş gibi durmadan güler. 


Şu hâlini süper kahraman kostümü diye kaktırıp Marvel'a doğru itelesek mi bunu...
 

Her şeyin cücüğe bağlanması:

Deliha 2 tüm bu mahalle dayanışması klişelerini abartıyor, zorluyor, mahalle dayanışması klipleri izler gibi oluyoruz. Deliha’nın çalıştığı lüks restoran mahalle lokantasına dönerken ve hep bir ağızdan soğan cücüğü övülürken iyice saçmalanıyor. Yine tee Yeşilçam'dan kalma bir klişe olan kuru-pilav-soğan cücüğü vurgusu, filmin yaratıcılığı hakkında fikir veriyor. Ayrıca taze fasülye pilavın üstüne daha çok yakışıyor bence!

Üzerine basa basa Acun'un ve soğan cücüğünün övüldüğü ve filmden çıkınca beynimizin "Acun iyi, cücük iyi, Acun iyi cücük iyi"  diye sayıkladığı bir yapım olsa da çocuklar bir şekilde esprilere gülüyor, hatta aralarında katıla katıla gülenler var. Deliha'nın yan restoranda 'dayı' yazan tabelaya bakıp gülümsemesinden "Eheh, dayıyı ayı yapacak, heheh" diye tahmin etmek hoşlarına da gidiyor.


Aklına kelime oyunu gelen Yılmaz Erdoğan neşesi...

Puan: "Muhtemelen 3 kuruş olan film bütçesini karşılamaya yeter" anlamında bir 35
 

The Post - Yayın yasağına da karşı çıkılabiliyor muymuş? Hem de 1971'de? Yok artık!

Steven Spielberg'in yeni filmi ve evet yine ABD'nin bir şeylerini övüyor. Önceki yılın Oscar kazananı Spotlight filmi gibi bağımsız gazeteciğin önemini gösteriyor ve gazeteler arası dayanışmaya da yer veriliyor. Veriyor vermesine de bilmiyor ki Türkiye izleyicisi bu konuda çok dertli... Bilmiyor ki klasik bir Spielberg filminde Türkiyeli izleyicilerin gözleri dolar, üzülür, hatta kıskanır! Başrollerde rol yapma yeteneklerini tartışmamamız gereken Meryl Streey ve Tom Hanks oynuyor ve ikisi de şaşırtıyor: Streep kılık değiştirmiyor, Hanks ise bir yerlere yetişmek, bir şeylerden kaçmak için koşmuyor. 

Daha fazla ciğerimiz dağlanmadan şöyle fragman:


 

Diğer:

Aramızdaki Sözler: Biri Kate Winslett, diğeri Idris Elba olmak üzere, birbirleriyle tanışan iki kader kurbanının, özel uçakla seahat ederken kaza geçirmeleri sonucu bir dağda mahsur kalmaları ve kurtulmaya çalışmaları... "O hikayedeki adayı dağ mı yapsak" tarzı bir yaratıcılık mahsülü...

Ruhlar Bölgesi Son Anahtar: Adam Robitel yönetiyor ve serinin dördüncü filmi. Bu sefer geçmişe gidiyoruz, ünlü ruhbilimci Elise Rainier'in çocukluğunun geçtiği evde yaşananları görüyoruz. Yine sabit duran türlü gizemli şeyler birden insanın üzerine atlıyor, öyle sinsi gibi, şerefsiz gibi...

Yolcu: Jaume Collet-Serra yönetiyor, eski polis-güncel sigortacı sigortacı rolündeki Liam Neeson  tren yolculuğunda gizem ve aksiyon yaşıyor. Vagonun tam ortasındaki masalı koltuklarda koridor yanı ve ters yön bilet bulmak gibi bir hissi olan bir tek mekan aksiyonuna benziyor.

Zirve: Cannes Eleştirmenlerin Haftası’nda gösterilmiş de 'öyle çok şey' değil. Öyle çok şey olsa zaten gösterimi tee bu zamana kalmazdı. Ricardo Darin başrolde, kadroyu gözümüzün bir yerden ısırdığı Latin Amerika yıldızları dolduruyor. "Hep mi ABD Başkanı gerilimi izleyeceğiz" diyenler için Arjantin Başkanı merkezli bir politik gerilim...


 

SONUÇ - Ee, daha daha napıyorsunuz?

Evet, çok nitelikli bir yerli film izlemek istiyorsak kesinlikle Daha filmine gidiyoruz. Düşük kaliteli yerli filmlere kazandırmak istemiyorsak da Deliha'ya gitmiyoruz. The Post ve Zirve filmleri de politik öykü arayanlar için 'fena değil' kategorisinde... Ee üç cümlede bitirdik bu bölümü ama biraz daha uzatmak lazım sanki, n'apalım? Kendinden bahsetsene bana biraz? Mesela hangi tür filmlerden hoşlanırsın ya da ne tarz müzikler dinlersin daha çok?..

Neyse, bu haftalık benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere inşallah...

Twitter: @duraladam

-BİTTİ (Haftaya Gupse Özay'ın yerine Enes Batur, Daha'nın yerine de Djam filmi geliyor)-

(iletisimcevahiri Brüksel'den bildirdi)


facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et

Sıradaki Sinema İçerikleri:

Sıradaki Haberler:

(11.4.2021)

Belediyenin Almanya’ya eğitime gönderdiği 45 kişiden 43'ü geri dönmedi...

"Aslında dönecekler ama orada kurulu düzenleri var. Yoksa vatanımız cennet..."

Vahit Gözgel, Emekli


Diğer yorumlar ->

(25.11.2020)

AKP Denizli Milletvekili Nilgün Ök: ''18 yıl önce araba var mıydı?''

"Genel Başkanları buzdolabı olmadığını iddia ediyordu. Bu yine biraz insaflı çıktı.."

Uğurhan Culak, Elektrik tesisatçısı


Diğer yorumlar ->