Kafayı Bir Nebze Dağıtırken Direniş Bilincinize de Zeval Getirmeyecek 10 Politik Film...
.png)
Sevgili gündemzedeler, bu hafta içinde yaşadığınız yoğun kasvetten bir süre başınızı çıkarıp nefes almanıza yardım ederken politik bilincinize de zeval vermeyecek film ve dizilerle geldik karşınıza. Farklı coğrafyaların da “kader” olabildiğini gösterecek, farklı zaman dilimlerinde yaşanan mücadelelerle yalnızlık hissini bir nebze hafifletecek, Arjantin’den Polonya’ya, İran’dan Amerika’ya uzanan film listemizi şuracığa bırakıyoruz:
Santa Evita - Disney Plus
Dizi, Arjantin devlet başkanının eşi Eva Duarte de Perón'un ölümünden sonraki hikâyesini, cesedinin yirmi yılı aşan yolculuğunu anlatıyor. Bu, ölü bir first lady'nin 22 yıllık 'nereye koysak?' macerası… Salma Hayek’in yapımcısı olduğu dizi, Arjantinli ünlü yazar Tomas Eloy Martinez’in kitabından uyarlama. Başrolünde ise milli Vahşi Güzel’imiz Natalia Oreiro var.
1946’dan 52’ye kadar Arjantin’in first lady’si olan Eva Peron, eşi Albay Peron’in yönetiminde artan baskının kumandalarından biriydi. İdealist hamleleri, sendikalaşma ve kadınlara oy hakkı destekleri ile bugün bir sempati nesnesine dönüşen genç kadın, aynı zamanda peronist politikalara bağlılığı ve lükse düşkünlüğüyle de ünlüydü.
İlkeleri uğruna gazeteleri kapatan, basına sansür koyan, muhalifleri hapseden bu yönetim anlayışının gölgesinde yardımseverliği ile ünlü Eva Peron kültü var oldu. Dizi bugün müzikallerde anlatılan romantik aşk hikayesinin yanında, Peron’un sırtını yasladığı politikaları ve bunun sonucunda toplumda oluşan yarıkları gözler önüne seriyor. Cesedinin onlarca yıl süren kaos dolu hikayesi, madalyonun öteki yüzüne bakmak için iyi bir fırsat.
The Trial of the Chicago 7 - Netflix
“Adalet terazisi bazen şaşar” temalı bir tarih tekerrürden ibaret filmi… Anlatımı biraz karışık olsa ve tam olarak sindirebilmek için iki kez izlemek gerekse de Şikago Yedilisi'nin Yargılanması, adalet, ifade özgürlüğü ve siyasi güç kavramlarını derinlemesine irdelemek için izlenmeli. Film, Vietnam Savaşı’na karşı gösterilere katılan ve farklı ideolojilere sahip sanıklardan oluşan bir grup insanın hukuk savaşını ele alıyor. İzlerken hiç yabancılık çekmeyeceğiniz film, 60’ların Amerika’sının siyasi atmosferini anlatırken izleyiciyi Amerikan rüyasından uyandırıyor.
Aklımıza gelmişken. GENÇLERİ SERBEST BIRAKIN!
Das Leben Der Anderen
Başkalarının Hayatı adı ile ülkemizde nam salan ve birçok sinemaseverin izlediği bu film, bugüne dek gözünüzden kaçtıysa artık izlemeyi ihmal etmeyin. Baskı altındaki toplumun küçük bir kesimine mercek tutuyor ama evrensel bir hikaye anlatıyor…
Burada herkes dinleniyor, izleniyor, takip ediliyor ve ispiyonlanıyor. (Aklınıza ilk olarak kumarhaneleri ve kaset arşivi ile meşhur yer gelmişse uyaralım, şaşırmayın. Film Doğu Almanya’da geçiyor.) Ünlü oyun yazarı Georg Dreyman'ı gözlemlemekle görevlendirilmiş bir yüzbaşının peşine takılan kamera, bir düzen kuklasının insanlığını keşfini anlatıyor. Takip ettiği insanlarla arasında zaman içinde bağ kurulan yüzbaşı, insanları tanıdıkça yönetim tarafından onlara yüklenen tüm sıfatlar anlamsızlaşmaya başlıyor. Film baskının, kutuplaştıran, düşmanlaştıran politikaların insanları nasıl kuklalaştırdığını örnekliyor. Florian Henckel von Donnersmarck’ın ilk uzun metraj filmi olduğuna inanmakta zorlanacağınıza eminiz.
Keyke Mahboobe Man - TV Plus
Maryam Moqadam ve Behtash Sanaeeha tarafından birlikte yazılan ve yönetilen 2024 yapımı En Sevdiğim Pastam, iki ismin de birkaç hafta önce İran hükümeti tarafından hüküm giydirilmesine neden oldu. Başrolündeki kadının başörtüsüz göründüğü sahneler nedeniyle müstehcenlik ve kamuyu rahatsız etme suçlamalarına maruz kalan yönetmenler beş yıl ertelemeli iki yıl iki ay hapis cezasına mahkum edildi. Berlin Film Festivali’nden iki ödülle dönen En Sevdiğim Pastam, İran’da eşi ölmüş yaşlı bir kadın olan Mahin’e odaklanıyor.
Yalnızlıktan bıkan ve bir hayat arkadaşı arayan kadının yolu taksi şoförü Faramarz ile kesişiyor. Baskının, devlet politikalarının nasıl insan hayatının kılcal damarlarına dek nüfus ettiğini gösteren film, Mahin üzerinden İran’daki kadınların yaşamına bir ünlem iliştiriyor. Coğrafyanın sıkıştırdığı insanların, hayatlarında açtıkları küçücük pencereler ile siz de ruhunuzu havalandıracak ve kapının sertçe yüzünüze çarpması sonucu bu düşten uyanacaksınız. İzleyicide derin izler bırakan sonu ise filmin uzun süre akıllardan çıkmayacağının delili.
İran'da bu işler ‘sağa kaydırmak' kadar kolay değil…
Przypadek
Krzysztof Kieslowski’nin Polonya’nın politik rüzgarını üst üste gelen tesadüflerle ekrana taşıdığı Blind Chance (Kör Talih), sonrasında birçok sinema filmine ilham olan kurgusu ile öne çıkıyor. 90’ların meşhur romantik filmi Sliding Doors’un, Mr. Nobody’nin, Run Lola Run’ın esin kaynağı olan Przypadek, insan hayatının tesadüflerden ibaret olduğu ana fikrini işliyor. Filmin ana karakteri olan tıp öğrencisi Witek ilk tesadüfi olaylar zinciri sonucu komünist parti üyesi oluyor, ikinci senaryoda kendini muhafazakar bir taşkilatın içinde buluyor, üçüncü senaryoda ise bilim ile kendini topluma hizmete adıyor. Tek bir karar, insanın hayattaki yerini ve hatta politik duruşunu nasıl değiştiriyor gösteriyor. Eğer, “bu millet koyun” ezberini tekerleyenlerdenseniz bu filmle bünyenize sabır yükleyebilirsiniz. Empati kabiliyetini artırmak isteyenlere bir doz öneririz.
Army of Shadows
Joseph Kessel'in 1943 tarihli aynı adlı kitabının uyarlaması olan 1969 yapımı film, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Direnişi'nin gizli ve tehlikeli dünyasına bizleri seyirci ediyor. Farklı gruplar arasındaki gerilimler, hainlik ve işbirlikçilik suçlamaları toplumun nasıl travmatize olduğunu açık ediyor. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı zamanlarda benzer sancıların çekildiğini gösteriyor. “Bu da bize mi denk geldi” diye kendine sürekli soranları biraz olsun teskin edebilir.
The Death of Stalin
Armando Iannucci'nin yönettiği 2017 yapımı kara komedi propaganda filmi, Stalin’in ölümü sonrası yaşanan iktidar savaşına dair bir taşlama. Dönemin totaliter atmosferinde, yalakalar arasında dönen ayak oyunlarını aktarıyor. Dünyanın ölümlü olmasına dair duyulan teselliyi “Ya sonra?” sorusu ile bir araya getiriyor. Her ne kadar film İngilizce olması ve perspektifini batıdan alması dolayısıyla gerçekçilikle kan uyuşmazlığı yaşasa ve bunun üstesinden çoğu zaman gelemese de vizyon kazandırdığı kesin. Filmin objektif olmadığını ve abartılarla dolu olduğunu hatırlatmalıyız. İdeolojik arka planı bir kenara bırakıp siyasetin ikiyüzlülüğüne ve kraldan çok kralcıların nasıl birbirine benzediğine odaklanırsanız filmi neden listeye aldığımızı anlayabilirsiniz.
1953 koltuk kapma olimpiyatları
The Mauritanian
Dünyanın demokrasi lojistiğinde güvenilir çözüm ortağı olan Amerika’nın tarihindeki lekelerden biri bu filmde anlatılıyor. Mohamedou Ould Slahi’nin Guantanamo Körfezindeki tutsaklık yıllarını anlatan film, İskoç yönetmen Kevin Macdonald imzalı. 11 Eylül saldırısına destek verdiği iddia edilen Moritanyalı genç, hakkında hiçbir somut delil olmadan yıllarca hapsediliyor. İnsanların ne kadar acımasız olabileceğine dair ufkunuzu genişletecek bu film, hukukun nasıl maşa yapılabildiğini gerçeklerle delillendiriyor. Tahar Rahim, Jodie Foster, Shailene Woodley, Benedict Cumberbatch gibi yüzler ise filmi izlemek için bir neden daha veriyor.
Sen Ben Lenin - Netflix
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının üstünden onca yıl geçtikten sonra bir Lenin heykeli Akçakoca’da sahile vuruyor. Heykele ne olacağına dair yaşanan sürünceme, vatandaşın devlet ile amansız bir diyaloga girmesine sebep oluyor. Tek mekanda geçen ve vatandaş ile yönetimin ironik kafa karışıklığını göz önüne çıkaran Sen Ben Lenin, kara komedi türünün etkileyici örneklerinden. Tayfun Taştan ve Barış Bıçakçı tarafından yazılıyor, Tayfun Taştan tarafından yönetiliyor. Oyuncuları arasında ise Barış Falay, Saygın Soysal, Hasibe Eren, Nur Sürer, Serkan Keskin, Binnur Kaya gibi çok sayıda isim var. Sen Ben Lenin, toplumsal kutuplaşmayı, ezber sloganların pamuk ipliğine bağlı ideolojilerini, ön yargıları alaycı bir tavırla ama olası ciddiyetle masaya yatırıyor. Filmin repliklerini haber bültenlerini izlerken sık sık anacağınıza veriyoruz.
Bonus:
Medusanın Salı - Youtube
“Neredeydik, nerelere geldik” diye sormak isteyenler için 23 yıllık bir Türkiye panaroması. Sol TV’nin Youtube kanalında yayında olan belgesel serisi yayınlanan 5 bölümü ile hafıza tazeliyor. Arşiv tutmak, tarihe tanık olmak, toplumumuza B12 takviyesi yapmak için birebir. Özellikle siyasi tarihi toplumsal sınıfların etkisi üzerinden irdelemesi oldukça kıymetli. Yalnız izlerken sunucunun neden sürekli göz kırptığını anlamaya çalışmayın, sanırız kolektif sinir bozukluğunun tezahürü.
İyi seyirler.
(gizemkaboglu Brüksel'den bildirdi)
facebook'ta Paylaş twitter'a yolla Allah'a havale et
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |